Ne için yaşıyoruz

| 5 Mart 2010 Cuma

Son 5-6 yazıma bakacak olursak genelde hayat, memat meselelerine fazlaca takıldığımı ve zamanın avuçlarımızın arasından sessizce ve farkettirmeden akıp gitmesine ciddi ciddi kafayı taktığımı eminim sizlerde farketmişsinizdir.
Aslını isterseniz aklı başında her insanın bunun idrakinde olduğunu düşünüyorum. Zira ben aklımı 2009 yılına girerken aldım başıma.. Zira geçen zamanın bir daha geri gelmeyeceğinin idraki bende o vakte tekabül ediyor.
Bir daha tekrar şansı olmayan bir hayat var elimizde ve biz ne için, neyle, nasıl ve neden yaşıyoruz?

Ben şu aralar iyiden iyiye baba olma piskozuna girmiş durumdayım. Ne yapiyorsam oğlum/kızım için modundayım gerçi birazda işin gırgırındayım ama yatırımlarımız, planlarımız hep şu an yolda olan bebiş efendinin keyfi için :) Gerçi hoş bir zaman sonra o yaptıklarımızı beğenmeyecek, biz başında bütün gece uykusuz dikileceğiz sağlığı için ama o ileride belki bir bardak suyu getirmeye üşenecek.. Bunlarında farkındayım ve hayatta geri dönülmez bir yolun başında olduğumu hissediyorum. Artık ne rahat rahat sinemaya gidebileceğiz nede kafamızın estiği gibi gezebileceğiz ;) Artık hayatımıza yeni bir kavram giriyor.. çocuk :)

Çocuklu bir dünyada "dünya turuna çıkmanın" hayalini bile bir daha kuramayabilirim demek bu :) ve Serseri ruhumun içten içe tutuşmasını sağlayan, mıknatısın demiri çektiği gibi ruhumu kendisine çeken o canlı metal Harley Davidson Nightrod alma hayalinede şimdi el sallıyorum uzaktan :) nede olsa artık aile arabası gerek. :)

"Bu hayat, Beşiktaş sahilinden karşıya baktığımız da gördüğümüz anadolu yakası ve kız kulesi manzarası gibi birşey.. Yarın orada olacağının garantisi yok. Ama her baktığımızda orada"

Hayatta ne çok şey istiyoruz ve birçoğunu ya yapıyoruz ya yapamıyoruz. Ancak isteklerimiz tahterevallinin iki ucundaki iki farklı nesne gibi düşünülebilir. Birisi yukarı çıkarken diğer ister istemez aşağı iniyor.. Yani her zaman birinin olması için birinin yitip gitmesi gerekebiliyor. Tahterevallide paranın olduğu tarafı yükseltmek istediğimde emek,zaman ve sağlığımdan bir miktar feda ettim. Bazı şeyleri satın almak istedim. Ekonomik özgürlüğümü feda ettim. Ve şunu anladım şu hayatta insanın her istediği gerçek olmayabiliyor. Olayında para ile hiçbir alakası yok. Zenginlikle hele hele hiç yok. Zengin olanların herşeyi istediği gibi yaptığını düşünen arkadaşlara 3 satır yukarıda bahsettiğimiz tahterevalli teoremini hatırlatırım. sizce o zenginlik yada para onlara durduk yerde göktenmi indi? tabiki hayır ve hepsi o zenginliğe ulaşmak için birşeyleri verdi. ve şimdide korumak için veriyorlar.
Siz hiç Ahmet Nazif Zorlu'yu McDonald'sda hamburger yerken gördünüzmü? hayır görmediniz. Sabancı holding'in başı Güler Sabancı'yı hiçbirşeyi umursamayan bir tavırla Eminönü'nde balık ekmek yerken gördünüzmü? hayır görmediniz ve göremeyeceksinizde, Rahmi Koç'un converse ve kot giydiğini gördünüzmü göremediniz ve göremeyeceksiniz.

Niçin?

Çünkü onların seçtiği yaşamda tahterevallinin yukarıdaki ucu, yukarı çıkabilmek için bu saydıklarımızın hepsinin yapılmasını sağlayan şeyi aşağı indirdi. O şey ise Özgürlük.. Geçen yıl Rahmi Koç'un bir ropörtajını okumuştum. hayatında çok radikal değişikliklerin hiç olmadığını hemen hemen hergünün rutin olduğunu giyim tercihlerinin pek değişmediğini vs. anlatan uzun bir röportajdı.. Ne kadar kısıtlı bir hayat diye düşünmüştüm.

Demekki insanın istediklerini yapması için zengin olması değil özgür olması gerekiyor. İşte onun için tahterevallide zenginliği yukarı çıkartmak için uğraşmamak gerek diye düşünüyorum. Yukarıda olanın Özgürlük olması gerekir ki, bir kere gelinen şu hayatta insan hayatını kısıtlamalara takılmadan ve aldırmadan kendi yaptıkları ile kendini bağlamadan yaşayabilsin..

Eğer özgür değilseniz, Özgürlük için yarın bile çok geç olabilir.. Erken müdahalenin hayat kurtardığı günümüzde, Bir sabah radyoyu açtığınızda boğuk bir sesin sizden bahsettiğini duyarsınız..

"Umutsuz bir hasta için acil A RH + Özgürlük aranıyor"

0 yorum: