Kapılar, Hayatlar, Sonuçlar..

| 23 Mart 2010 Salı

Her insanın şüphesiz izlediği bir yol, yaşadığı bir hayat ve vardığı bir sonuç vardır. Ancak kader öyle bir örgüdür ki, siz anlamadan bir yoldan çıkmış başka bir yola girmişsinizdir.. ve değişen sonuç sadece sizi ilgilendiren "kişisel sonuç" değil tüm dünyayı etkileyen "global bir sonuç" olabilir..


Papazlık, Boksörlük, Çiftçilik, Ressamlık, bunlar sadece aklıma gelenler.. eğer bazı kişiler bu saydığım mesleklerde başarısız olmasalar dünyanın kaderi bugün çok farklı olabilirdi. Nasılmı?

Eğer Lenin devam ettiği papazlık okulunda asi ve başarısız bir öğrenci olmak yerine uysal bir öğrenci olsa belki komünizm devlet yönetim biçimi olarak hiç doğmayacaktı.

Eğer John Sirica, Boksör olmak için gittiği miami'den hukuk fakultesini kazandığında dönmemiş olsaydı. belkide amerikayı sallayan watergate skandalı hiç patlak vermeyecekti.

Eğer Hitler ressam olabilse belki 2. dünya savaşı hiç yaşanmayacaktı.

Eğer Ulysses S. Grand çiftçilikte başarılı olsaydı. Hiç bir zaman amerikan başkanı olamayacak ve belkide amerikan iç savaşı çok farklı bir yerde, çok farklı sonuçlarla bitecekti.

Tabi bunlar olsaydı/olmasaydı minvalinde değerlendirildiğinde bu şekilde yorum yapabiliyoruz. ya kısmi ihtimaller. Örneğin Lenin papazlıkta başarılı olsa ama hitler ressam olamasa ve diktatör olsa belki şimdi rusya almanyanın bir eyaleti olacaktı.

Hayat ne garip bir sistem ki, sosyal hayatta başarısız olanların nedense siyaset ve askerlikte başarıya ulaştıklarını görüyoruz.

Mesela Abraham Lincoln'ün Amerikan başkanı olmadan önce tam 55 farklı başarısızlık tattığı ancak 56. defada amerikan seçimlerinde başarılı olarak amerikaya başkan olduğunu okumuştum. Abraham Lincoln ilk denemesinde başarılı olsa muhtemelen asla amerikaya başkan olamayacaktı.

Amerika'da hamburger'i ilk bulan kişinin bunu satacak bir pastane/restoran bulabilmek için tam 6000 görüşme yaptığını biliyormusunuz. Her defasında "bu tutmaz" denilerek reddedilmiş ancak yılmamış bir girişimci olarak 6001'ci denemede bir pastane ile anlaşan bu kişi Burger King'in (Başka bir rivayete göre McDonalds) temellerini atmıştı.

Tabiki Edison'uda unutmamak lazım. Bugün hemen her aşamada onun icatlarından istifade ediyoruz. En bilinir icadı ampul, kendisi ampul'ü icad etmek için 1000'den fazla deney yapmış ve başarısız olmuş. Bunu kendisini aşağılamak için kullanan düşmanlarınada ampulu bulduktan sonra şu cevabı vermişti. "Ben ampülden önce, ampül yapamamanın bin yolunu buldum"

Ya Edison 5. yada 10. denemede bu iş olmayacak diye vazgeçmiş olsaydı? Kimbilir belki hâla gaz lambası ile oturuyor olurduk akşamları..

Saymış olduğumuz kişilerin tamamı, hayatları ile "dünyanın kaderine" etki etmiş olan kişiler. Ancak onlar hayatlarını yaşarlarken bunu bilmiyorlardı. Zira biz içinde bulunduğumuz hayata dışarıdan bir gözle bakamadığımız için "büyük resmi" çoğu kez göremiyoruz. Dolayısı ile yaptıklarımızı/yapmadıklarımızı "o an"a göre değerlendiriyoruz. Ancak hayatımız bir kitap olsa bunu okumuş olsak nerede ne yaptığımızda bizi nereye götüreceğini biliyor olsak o zamanda bir anlamı olmayacaktı..

İçinde bulunduğumuz o an'ki ihtiyaçlara göre çok basit bir mantıkla yaptığımız tercihler, seçimler gün geldiğinde sizi çok farklı yerlere götürebilir. Eğer John Sirica, babasını kırmamak için Miami'den evine dönmemiş ve hukuk okumamış olsa bugün belki amerika bulunduğu konumda olmayabilirdi. Ancak şunu düşünün Sirica geri dönerken amacı "Hukuk okuyup yolsuzlukları aydınlatacağım" idealistliği değildi. Amacı "babasını üzmemek" gibi çok basit bir mantıkla insani kriterlere göre alınmış anlık bir karardı. Hoş ki bu kararı babasını üzmediği gibi günümüz itibariyle birçok amerikalıyıda sevindirmiştir ki oda bu tercihin bonus puanıdır.

Hani filmlerde, maçlarda görürüz ve duyarız kader anı/kırılma anı/dönüm noktası gibi tabirler kullanılır sık sık. John Sirica'nın eve dönmeye karar verdiği uzun uzun düşündüğü o gece bence amerikanın dönüm noktalarından birisidir. Hitler'in ulusal tartışmalara katılmaya başladı o ilk toplantı avrupanın ve başta almanyanın kader anıdır. Lenin'in papaz okulundan atılmasını sağlayan tasdiknameye müdürün imza attığı o an Rusyanın kader anıdır. Ancak o an için hiç kimse bunun farkında değildir.

Hz.Yusuf'da kuyuya atıldığında belki "Mısır'a Sultan" olacağını bilmiyordu.. Ancak gel görki Mısırın sultanlığına giden yol, kuyunun dibinden geçiyordu. Ne yanından ne sağından tam olarak dibinden..

Ne için yaşıyoruz

| 5 Mart 2010 Cuma

Son 5-6 yazıma bakacak olursak genelde hayat, memat meselelerine fazlaca takıldığımı ve zamanın avuçlarımızın arasından sessizce ve farkettirmeden akıp gitmesine ciddi ciddi kafayı taktığımı eminim sizlerde farketmişsinizdir.
Aslını isterseniz aklı başında her insanın bunun idrakinde olduğunu düşünüyorum. Zira ben aklımı 2009 yılına girerken aldım başıma.. Zira geçen zamanın bir daha geri gelmeyeceğinin idraki bende o vakte tekabül ediyor.
Bir daha tekrar şansı olmayan bir hayat var elimizde ve biz ne için, neyle, nasıl ve neden yaşıyoruz?

Ben şu aralar iyiden iyiye baba olma piskozuna girmiş durumdayım. Ne yapiyorsam oğlum/kızım için modundayım gerçi birazda işin gırgırındayım ama yatırımlarımız, planlarımız hep şu an yolda olan bebiş efendinin keyfi için :) Gerçi hoş bir zaman sonra o yaptıklarımızı beğenmeyecek, biz başında bütün gece uykusuz dikileceğiz sağlığı için ama o ileride belki bir bardak suyu getirmeye üşenecek.. Bunlarında farkındayım ve hayatta geri dönülmez bir yolun başında olduğumu hissediyorum. Artık ne rahat rahat sinemaya gidebileceğiz nede kafamızın estiği gibi gezebileceğiz ;) Artık hayatımıza yeni bir kavram giriyor.. çocuk :)

Çocuklu bir dünyada "dünya turuna çıkmanın" hayalini bile bir daha kuramayabilirim demek bu :) ve Serseri ruhumun içten içe tutuşmasını sağlayan, mıknatısın demiri çektiği gibi ruhumu kendisine çeken o canlı metal Harley Davidson Nightrod alma hayalinede şimdi el sallıyorum uzaktan :) nede olsa artık aile arabası gerek. :)

"Bu hayat, Beşiktaş sahilinden karşıya baktığımız da gördüğümüz anadolu yakası ve kız kulesi manzarası gibi birşey.. Yarın orada olacağının garantisi yok. Ama her baktığımızda orada"

Hayatta ne çok şey istiyoruz ve birçoğunu ya yapıyoruz ya yapamıyoruz. Ancak isteklerimiz tahterevallinin iki ucundaki iki farklı nesne gibi düşünülebilir. Birisi yukarı çıkarken diğer ister istemez aşağı iniyor.. Yani her zaman birinin olması için birinin yitip gitmesi gerekebiliyor. Tahterevallide paranın olduğu tarafı yükseltmek istediğimde emek,zaman ve sağlığımdan bir miktar feda ettim. Bazı şeyleri satın almak istedim. Ekonomik özgürlüğümü feda ettim. Ve şunu anladım şu hayatta insanın her istediği gerçek olmayabiliyor. Olayında para ile hiçbir alakası yok. Zenginlikle hele hele hiç yok. Zengin olanların herşeyi istediği gibi yaptığını düşünen arkadaşlara 3 satır yukarıda bahsettiğimiz tahterevalli teoremini hatırlatırım. sizce o zenginlik yada para onlara durduk yerde göktenmi indi? tabiki hayır ve hepsi o zenginliğe ulaşmak için birşeyleri verdi. ve şimdide korumak için veriyorlar.
Siz hiç Ahmet Nazif Zorlu'yu McDonald'sda hamburger yerken gördünüzmü? hayır görmediniz. Sabancı holding'in başı Güler Sabancı'yı hiçbirşeyi umursamayan bir tavırla Eminönü'nde balık ekmek yerken gördünüzmü? hayır görmediniz ve göremeyeceksinizde, Rahmi Koç'un converse ve kot giydiğini gördünüzmü göremediniz ve göremeyeceksiniz.

Niçin?

Çünkü onların seçtiği yaşamda tahterevallinin yukarıdaki ucu, yukarı çıkabilmek için bu saydıklarımızın hepsinin yapılmasını sağlayan şeyi aşağı indirdi. O şey ise Özgürlük.. Geçen yıl Rahmi Koç'un bir ropörtajını okumuştum. hayatında çok radikal değişikliklerin hiç olmadığını hemen hemen hergünün rutin olduğunu giyim tercihlerinin pek değişmediğini vs. anlatan uzun bir röportajdı.. Ne kadar kısıtlı bir hayat diye düşünmüştüm.

Demekki insanın istediklerini yapması için zengin olması değil özgür olması gerekiyor. İşte onun için tahterevallide zenginliği yukarı çıkartmak için uğraşmamak gerek diye düşünüyorum. Yukarıda olanın Özgürlük olması gerekir ki, bir kere gelinen şu hayatta insan hayatını kısıtlamalara takılmadan ve aldırmadan kendi yaptıkları ile kendini bağlamadan yaşayabilsin..

Eğer özgür değilseniz, Özgürlük için yarın bile çok geç olabilir.. Erken müdahalenin hayat kurtardığı günümüzde, Bir sabah radyoyu açtığınızda boğuk bir sesin sizden bahsettiğini duyarsınız..

"Umutsuz bir hasta için acil A RH + Özgürlük aranıyor"